23 Aralık 2010 Perşembe

Kurabiye...

Bir önceki postta bahsetiğim diş buğdayı kurabiye tarifini veriyorum ve gülcan yapınca bende isterim diyorum :))




Malzemeler

125 gr tereyağı

Yarım su bardağı esmerşeker

7 çorba kaşığı pekmez

1 adet yumurta

4 su bardağı un

2 çay kaşığı karbonat

Birer tatlı kaşığı zencefil, tarçın, yenibahar ve toz karanfil

Yarım çay kaşığı tuz


Derin bir kapta esmerşeker, pekmez ve tereyağını krema kıvamına gelene kadar mikserle çırpılıp, yumurtayı ekleyip 2 dakika daha çırpılır. Ayrı bir kapta kalan tüm malzemeleri iyice harmanlayıp yumurtalı karışıma eklenir. Önce mikserle ardından el ile yoğurup karışımı streçfilm ile sarıp buzdolabında 15 dakika dinlendirip ardından dilediğiniz gibi şekillendirerek kullanabilirsiniz. Ben kalıpla şekillendirip yağlı kağıt serdiğim tepsi üzerine dizip 175 derece ısıtılmış fırında 15 dakika pişirdim. Çıkartıp soğuttuktan sonra da şeker hamuru ile süsledim.

Şeker hamurunu bal ile yapıştırdım, glikoz olmayan durumlar için kurtarıcı.

Afiyetler Olsun.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Diş Buğdayı

Kızım doğduğundan beri 3 ev değiştirdik. Bu ev değişiklikleri nedeniyle de bir türlü niyet ettiğim duayı yapamamıştım. Elma şekerinin dişleri de çıkınca hehhh dedim işte buda bahane, hazır evde yerleşti sayılır ee havalarda süper güzel gidiyor yapayım diş buğdayı ve duayı bir arada dedim. Dedim dedim ama ben dedikten sonra kış kıyamet bastırdı. Eee planlar programlar yapılmış insanlara da haber verilmiş oldu, bir daha ertelersem doğum gününe kalır bu iş diyerekten başladık 4 koldan hazırlığa. Yaptık, geldik bir araya, dualar ettik, yemekler yedik, sohbetler ettik. Çok çocuklu olmaya ise bir süre tövbe ettim :) Sonrası kısmet bakalım.

Annem ve eşimin annesi sağolsunlar yardım ettiler yemekler konusunda. Canım anneanneminde ağzına sağlık, duamızı kendisi yaptı. Biricik kardeşimde geldi yardıma.

Mönüde peynirli mayalı açma poğaça, patates hamurlu kıymalı poğaça, yaprak sarma, elmalı kurabiye, cupcake ve benim yaptığım truff, kısır ve diş buğdayımız ile gelenlere hediye edeceğimiz diş kurabiyelerimiz vardı.

Günün sonunda hasta oldum ama neden nasıl bilmiyorum gelenler arasında hasta olanda yoktu, sanırım yorgunluktan çıktı ortaya hastalık. Son durum konan teşhis ortalıkta dolanan grip ve yanına bonus gelen faranjit. Ve ilaç milaç hak getire, bitki çaylarına marş marş.

Günün sonunda gelen haberle İroş'unda ilk dişinin çıktığını öğrendik. Abisini solladı minişko.

Günün fotoğraflarını henüz yüklemedim hazırlıklar sırasında telefon ile çektiğim kareleri ekliyorum şimdilik.

Hazırlıkları yaparken pasta malzemeleri için eminönü'ne gittim, deneyimlerim ayrı bir post konusu olsun.


2 Aralık 2010 Perşembe

Bardaktaki Çıt Çıtlar



Dün akşam üzeri şirketteyken sevgili aradı verdi müjdeyi :) Mai'nin dişi çıktı diye. Eve gidene kadar çatladım o minicik beyaz testere ucunu görmek için... epeydir hazırlık çalışmalarına başlamıştı minish. Sonunda erdi muradına. :) Darısı diğer dişlerinde başına.

Eve gidince binbir zorlukla görmeye çalıştım baktım yok olmuyor hemen parmağımı dişetine değdirdim işte orada :)))))


Hele o bardaktan birşey içmek istermişcesine bardağı ağzına soktuğunda çıkardığı çıt çıtlar varya......

Canım meleğim için tarihe not olsun. İlk dişimiz çıktı 1 Aralık'ta, sağ ön altta...

24 Kasım 2010 Çarşamba

Öğretmenler Günü

Canım Babam,


Öğretmenler günün kutlu olsun. Senin nezdinde tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü de kutluyorum.


17 Ağustos 2010 Salı

Soğuk Çorba

Temmuz'da yaşadığımız yağmurlu ve serin günlere inat Ağustos alev alev geçiyor. Ramazanında bu sıcaklarda yaşanıyor olması iftarda sıcak sıcak çorbaların nasıl içileceğini düşündürdü durdu bana. Sonunda sevgilide denemeyi kabul edince ramazanın ilk günü soğuk çorba yaptım. Bariz bir tarif veremeyeceğim çünkü ben o sırada elimin altında olan bakliyatlar ile yaptım. Bugünde 1-2 ekleme ile yeniden yapacağım. Belki yapmak isteyen olur diye nasıl yaptığımı yazayım. Herkese şimdiden afiyet olsun... :)



Nohut, beyaz fasulye ve buğdayı düdüklüde ayrı ayrı haşladım. Ben hiç birini 1 gece önceden suya koymam. Düdüklüde pişirmeden önce 1-2 kere kaynar suya koyup bekletiyorum sonrada haşlıyorum. Nohutu kaynar suda beklettikten sonra 30 dakika, fasulyeyi yine kaynar suda beklettikten sonra 20-25 dakika, bulguru ise suda bekletmeden sadece bolca yıkayıp temizledikten sonra 20 dakika düdüklüde haşladım.

Haşladığım bakliyatları süzüp soğuması için bıraktım.

Yoğurdu derin bir kaba alıp istediğim kıvama gelene kadar sulandırdım. Ardından haşladığım bakliyatları ve bir kutu haşlanmış mısır ekledim. Karıştırıp tuz ve nane ekleyerek doğruca buzdolabına yolladım. İftarda serin serin afiyetle yedik, sevgilide beğendi ya artık sıkca yaparım ;)

İsterseniz yeşil mercimekte haşlayarak koyabilirsiniz.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Ilık Esinti...

Bu boğucu havada ne esintisi değil mi?

Balkondayız, taşındığımızdan beri halen tam olarak yerleşemediğimiz yeni evimizin balkonundayız. Şemsiyeler alındı armut koltuklar balkona atıldı. Diğer ev fransız balkonluydu da bu nedenle unutmuşum balkon keyfini. Oysa ki ne de güzelmiş meğerse...

Bu boğucu havada en güzeliymiş. Uzan armuta al notebooku kucağına, yanıbaşımda süt yapar denilen kayısı kompostom buz gibi, bir diğer yanda yine süt yapar denilen beyaz üzüm ve armutum :) bir ondan bir ondan şeklinde ağzım sürekli hareket halinde. Mai'm mışıl mışıl uykusunda, kulağımın biri onda. Sevgili karşımda, notebook kapaklarının hizasından birbirimizi kesiyoruz ohh ne iyi oldu bu balkon diyerekten bolca. Dışarıda sulanan bahçenin sesi, karşı sitenin bahçesinde oynayan çocukların sesi, sanki burnumuzun dibindeymişcesine gelen ağustos böceğinin sesi... Özlemişim balkon keyfini işte bu ev için "bu da iyi oldu" dediğim bir neden daha!




Tarihe not; Sıcakların bu kadar kendini hissettirmesi nedeniyle su içmeye başladık. ( 6 ağustos 2010)

23 Temmuz 2010 Cuma

Huzur!..

Mai'mizle keyiflerdeyiz bu nedenle sahalara dönüşüm belli ki geç olacak.

Bu arada her gün birçok şeyi geride bırakıyoruz... 2 ayımızı bitirdik. Bu 2 ay içerisinde ilk tatilimizi tamamladık maşallah kuzum hiç sıkmadı yormadı bizi, Ege'nin suyu biraz soğuk gelince sadece ayaklarını soktu denize elma şekerim. Gülmelerimiz başladı kahkalarımızı atıp konuşurken mırmırlanıyor laf dinleyip cevapta veriyoruz :) Tırnakları kesip eldivenleri sıpıtıp attık özgür el ve ayaklarla dolaşıyoruz, bu sıcaklar ile başa çıkmak için günde 2 seans banyo yapıyoruz. Gözler için takipdeyiz daha karar veremedi mavi olsa, yeşil mi? yoksa vazgeçip kahverengi mi olsa. Saçları tel tel döküp yenilerinin çıkışını seyrediyoruz, elleri emmeye doyamayıp kollara saldırıyoruz. Aşılarımızı yavaş yavaş tamamlıyor, itinayla kol bacak boşluklarını dolduruyoruz. Hepsinin keyfini tek tek çıkartıyoruz...

29 Haziran 2010 Salı

Neden Ağlar?!!!




Karnı tok, altı temiz, gazı, ateşi olmayan bir bebek neden durmadan ağlar?

Uykudan gözleri bayılırken uyumamaya neden direnir? :(

Fazla direnemeyip uykuya daldığında da neden en fazla 10 dakika uyur?

Şimdi uykuya daldı 10 dakikadan geri sayıyoruz... :(

8 Haziran 2010 Salı

Musmutlu......

Elma Çekirdeğim ile 22.gün :)




Çooook uzun zaman olmuş en son blogda yazalı, bloglar arası gezeli vs vs vs. Şimdi çok çok daha keyifli birşeyle uğraşıyorum. Çekirdeğim büyüdü geldi aramıza artık bizimle sağlıkla sıhhatle çok şükür.

39+6'da olduğumuz ve benim hiç ama hiç sancım olmadığı için doktorum suni sancı vererek doğumu artık başlatacağını söylediği için 17 Mayıs sabahı düştük hastane yollarına. Girdik doğumhanede sancı odasına, ilaçları vermeye başladılar ve bekleme sürecimiz başladı. Ben normal doğum diye tutturduğum için doktorum normal süreç ile ilerlemeyi kabul etti. Suni sancı için ilaçlar verilmeye başlandı NST'de sancılarım tavan yapıyor ama ben bir türlü o sancıları hissetmiyordum herkes şanslısın ne güzel diyip durdu, benim ise sancılar sırasında sadece kulaklarım yanıyordu :) evet kabul oldukça enteresan :)

Sancılarım oldukça sıklaşıp aralıkları 2 dakikaya düşmeye başladı, muayeneden sonra ben artık sancıları da hissetmeye başladım ama malesef ki bu kadar sancıma rağmen doğum için yeterli koşullar sağlanamadı. Başladık yine beklemeye sancılar çok sıklaştığı için suni sancıyı kestiler ama bu seferde benim gerçek doğum sancılarım başladı ama hala doğum için yeterli koşullar sağlanamamıştı. Saat 18:00'e gelirken 10 saatin sonunda ben full sancılarla kıvranırken doktorum geldi ve istersek ertesi sabaha kadar bekleyebileceğimizi yada sezeryan ile doğumu yapabileceğimizi söyledi. Bebeğin bu kadar süre içerisinde de yorulmuş olabileceğini söyleyince beklemekten vazgeçtik ve ameliyathane için hazırlamaya başladılar. O muhteşem anı kaçırmazdım o yüzden epidural sezeryan istedim.

Herşey çok şükür yolunda gitti ve 18:28'de balımı koynuma aldım. Herşey o kadar güzel, o kadar büyülü ve o kadar tarifsizce kıymetliydi.

Bugün birlikte 22. günümüz. Biraz sıkıntılarımız oldu, uzamış fizyolojik sarılık nedeniyle. Değerleri yeni yeni düşmeye başladı. Anne sütü almasına rağmen uzadı sarılığı, en son çıkan sonuca göre anne sütü sarılığıymış ama çok şükür atlattık diyoruz artık. Doğumdan sonra ki 4.gün kontrolümüzde değerler yüksek çıktığı için 1 gün hastanede yatıp fototerapi aldı balım. 1 geceyi koynumdan uzak geçirdi, ben sürekli süt sağıp veriyordum hemşirelere o sırada da arada görüyordum çekirdeği. Çok zor geçti o gece... Allah bir daha  göstermesin kötülüğünü, sıkıntısını, ayrılığını...

Günlerimiz artık hep aynı düzenle geçiyor. Uyan, altını temizle, emzir, varsa gazını çıkart, altını tekrar temizle, uyut ve uyurken otur karşısına seyret dur, uyanmasını bekle ve uyanınca aynı ritüelleri tekrarla... Çok zor süreç ama her zorluğa değecek karşılıksız, delice bir sevgi. Mai ile ilgilenmek dışında fırsat bulursam yada fırsat yaratasım gelirse de arada mutfakla, ev işleriyle vs ile uğraşıyorum. Hafta sonları da ziyaretler, tebrikler.

Kuzumun biraz kaka problemi var şimdi. Anne sütü sarılığının tespiti için mama vermemiz gerekti o da düzenini bozdu tabi. Şimdi kızım onunla cebelleşiyor bende yardıma gidiyorum... Herkese sevgiler ve öpücükler....

29 Nisan 2010 Perşembe

*Bunlar Benim Mi?




Cevap veriyorum! ! !


Tabii ki hayır...


Olsa Olsa Bir Filindir!...


Korkudan şu an yanıbaşımda ki erikleri bile tuzsuz yiyorum, su içip duruyorum, ayaklarımı ofiste çöp kovasının üstüne uzattım biraz insin diye bakıyorum. Ama o ne yapıyor inmek ne kelime iyice kendine yer bulup kabarmaya, daha da şişmeye başlıyor!

Bu kadar birden şişmesinin nedeni sanırım sabah 3 kişi yemeğe çalıştığımız 1,5 kiloluk börek! Offf Offf... Başıma ne geliyorsa hep boğazımdan mı geliyor yahu!

Hadi artık mesai bitsin bineyim arabaya gideyim eve buz gibi suya sokup sonra uzatayım koltuk tepelerine :)

Çekirdek Ailemiz'e....

İzmir'den misafirlerim geldi :) Ben 2 kişi beklerken birde amortisi geldi :)




Senin Bebeklerin'den bahsediyorum. Sevgili Dilek'in beni ve sevgilimi örmesinden :):):) Hatta bizimle yetinmeyip Mai içinde bir hediye hazırlayıp göndermiş, bayıldım Mai'nin arısına... (Benim saçlar bir önceki rengine göre yapıldığı için farklı ama olsun ben nasıl olsa yine o renge dönerim yakında :))

Bir kere daha buradan teşekkürler... Ve kocaman sevgiler...

Taçlandım!...


Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız korkudan sonra hazırlıkları tamamlamaya son hız devam ediyoruz... Hafta sonu şekerlerimizi hazırladık, sırada lohusa bardakları var :) KIyafetler yıkanıyor, ütüleniyor, dolapta yerlerini alıyor. Sonra içlerinden seçilip çantada yerlerini alacaklar. Pijamalarım hazır, terliklerim henüz yok :P amaaaaaaaa lohusa tacım artık vaaaaaaaar :)




Sevgili Bilun Şen'in tasarımı olan tacım elime ulaştı. Tekrar buradan da teşekkür ediyorum harika zevki ile hazırladığı taç için. Hatta iki modeli çok beğenmiştim dayanamayıp ikincisini de istedim :) Artık bana niyet ama bakalım kime kısmet ;)



Hafta sonu kontrolümüz var bakalım elma şekerimiz hangi pozisyonlarda, herkese kocaman öpücükler...

20 Nisan 2010 Salı

35 Hafta 6 Gün 27 Kilo :)




Elma çekirdeğim kocccaaaa bir elma şekeri oldu artık... :) Geçtiğimiz günlerde korktuk korkuttuk ama şimdi azimle mayıs ayının ortasını bekliyoruz.


Hafta sonu dr kontrolümüz vardı, çok şükür herşey yolunda. Tek sorun artık doktordan kilom yüzünden fırça yemiş olmam. Porsiyonlarımı azaltacakmışım yahu mümkün değil ki nasıl yapacam ben o işi?


Nasıl kızartma yemeyeceğim (hem aldığım patlıcanlar ne olacak onları kızartamayacaksam :) )

Sonra o çilekleri şekere bandırmadan nasıl yiyeceğim?

Hamur kızartması yapmamak mı? Yok artık daha neler!

Çikolata falan yemeden hayat mı geçer yahu? Hayatta geçmez hamilelikte geçmez...

Ben onu bunu bilmem hayatım boyunca kilo almaya uğraştım durdum, hazır almışken sevgili doktorcum inan bana duramam!!!! :)

Yaşasın Yemek Yemek :):):):)

15 Nisan 2010 Perşembe

Çakma Revani



Geçtiğimiz hafta sonlarından birinde, bebek dergilerinden birisinde revani tarifi vardı. Hemen uygulayıp yemeliyim diye harekete geçtim. Yanılmıyorsam revaniye irmik falanda konuyor bunda irmik vs. olmadığı için çakma revani koydum adını. Hatta sütlü ıslak pandispanya bile diyebiliriz. :) Oldukça hafif bir tatlı oldu, tadına bakanlarda beğendi eeee bende beğendim tamamdır o zaman. Buyrun buda tarifi....

İlk önce 1 litre süt ile 1 su bardağı şekeri 6 dakika kadar karıştırarak kaynatıyoruz. Altını kapatıp 2 paket vanilya ekliyoruz, karıştırıyoruz ve soğumaya bırakıyoruz.

Ardından 6 yumurtayı, 1 su bardağı şeker ile iyice kabarana kadar mikserde karıştırıyoruz. Sonra içerisine 2 su bardağı un ve 1 paket kabartma tozu ekliyoruz. İyice karıtırıp, yağlanmış tepsi-borcam vs.ye döküyoruz ve ısıtılmış fırında pişiriyoruz. Ben turbo fırında 150 derecede 45 dakika kadar pişirdim. Tarifte 180 derece fırın diyordu. Ama benimki o derecede yapınca dışını pişirip içini pişirmediği için hafif ısıda uzun süre pişiriyorum.

Piştikten sonra da dilimleyip soğuyan sütlü şerbeti döküyoruz ve üzerine de hindistan cevizi serpiyoruz. Afiyetler Olsun.....

13 Nisan 2010 Salı

Korktum ! Korktuk!...



Geçtiğimiz Çarşamba sabah evden çıkmak için hazırlanmıştım ki son anda şişen ayaklarıma girmeyen çizmem yüzünden kıyafetimi değiştirmek için üst kata çıkarken son 3 basamakta ayaklarım takıldı ve düştüm :( O saniye bile değil yani saliseler korkunçtu. İlk aklımdan geçen karnımın üstüne düşmemem lazım oldu dizlerimi attım hemen öne, dizim ve ellerimin üstüne düştüm. Panik halinde kalktım giyindim çıktım işe gittim. Hafif sancılarım vardı doktorumu aradım oda hemen buraya gel deyince benim elim ayağım birbirine karıştı zaten. Karnımın üzerine düşmedim ki neden hemen gel dedi ne oldu şimdi diye diye gittim :( Herşey yolundaydı bebek plasentasıyla birlikteydi hareket etmeye de başlamıştı artık. Ama ama NST'ye bağladıklarında gördüler ki benim doğum sancılarım başlamıştı bile :( Daha koskoca 5 haftam var oysa ki. Doktorun söylediği bunun nedeni hem düşmenin şiddeti hem de bu sırada çok korkmuş olmam. Yani az kalsın korkudan doğuracaktım :) Şimdi gülüyorum ama çok kötü zamanlardı. Hemen hastaneye yatırdılar doğumhane kısmına aldılar birde üstüne üstlük hemen ilaç tedavilerine başladılar sancıları durdurabilmek için. Üstelik sevgiliyi de yanıma almıyorlar doğumhane kısmı diye gel de delirme... 5 saat boyunca şekerli serumlar, sancı durducu ilaçlar, sayısız NST'ye bağlanma seanslarından sonra beni ayrı bir odaya aldılar çünkü geceyi orada geçirmeme karar verdi doktorum. Ve bu sefer doğumhanede ki aynı rutinler odada yaşanmaya başladı. Sabah 06:00'da en son bağlandığım NST'de artık sancı sıklığımın ve şiddetinin azaldığını söyledi hemşire bir oh çektik sevgiliyle de biraz uykuya dalabildik. Sabah doktorumuz geldi çıkabileceğimizi sancıların azaldığını söyledi ama 1 hafta yatacaktım şartı buydu... 1 haftayı bitirdik bile yarın iş başı yapacağım inşallah herşey yolunda devam eder.... Herkese Sevgiler ve SapSağlıklı Günler Dilerim...

11 Mart 2010 Perşembe

Tiramisu Mügüsh!

Hafta sonundan beri nezle ve boğaz ağrısıyla uğraşıyorum. Durdum durdum sonunda hastalığa yakalandım. Okyanus suyuyla idare edip duruyorum başka çaresi yok.

Hafta başında şirket doktoru 2 gün istirahat verdi. 1 gününü ofiste geçirmiş olsam da diğer gün evde biraz dinlenmeye çalıştım. Ütü, çamaşır, yemek vs  derken ne kadar dinlenilirse artık :)

Ama hafta arası evde olmak iyi geldi o kadar işe rağmen.... Hmmmm birde yanında koca dilim tiramisu ohhhh.

Dışarda yediğimiz tiramisular fazla dolgun olmadığından, yerken çok keyif vermiyor. Bu yüzden canımız çok istediğinde evde yapıyoruz hemencecik. Birde hızlı olsun diye kremasını DR.Oetker Cremole ile yapıyorum. Ama bu sefer fazla krize girdiğimden olsa gerek kremasına labneyi eklemeyi unutmuşum :) Ama tadı böyle de süper olmuştu...



Şipşak tiramisu için;

1 hazır kakaolu pandispanya

2 paket Dr.Oetker Cremole

1/2 Paket Labne (ben peynir olayını tatlılar ile çok bağdaştıramadığımdan yarım kullanıyorum ki daha hafif oluyor.)

1 bardak nescafe-1 çorba kaşığı toz şeker ile (içine biraz da türk kahvesi ekliyorum, aroması daha hoşuma gidiyor.)

Kakao

Pandispanyayı şekerli tük kahveli nescafe ile ıslatıyorum. Cremoleyi tarifinden daha az süt kullanarak 3 dakikada hazırlıyorum. labneyi ekleyip 1 dakika daha mikserde çırpıp ıslatılmış kekin ilk katına yarısını döküyorum ve ikinci keki üzerine kapatıyorum fazla bastırmadan. Kalan kremayı da üzerine bolca yayıp en üstünü de kakao ile kaplıyorum ve doğru buzdolabına. İyice soğutuktan sonra da değmeyin keyfimize :) Yanına da en dayanılmazından çilekler oldu mu tamamdır :) Dayanamayıp yapacaklara afiyet olsun ;)

7 Mart 2010 Pazar

hoppala!!! :(

nereden çıktı bu mutsuz ruh halleri? peki ya bu ağlama nöbetleri? hiç sevmem depresifliği, enerjimin düşmesini ve düştüğü yerde öylece kalmasını!...

eee nereden çıktı peki? istenmiyorda üstüne üstlük... bir zahmet taksa sepetini kolunada gitse kendi yoluna, bizde keyfimize baksak!... Yeter ama....


Kaynak

5 Mart 2010 Cuma

Mütemadiyen Yiyorum....

Hamilelikten önce de aynıydım halen de aynıyım. Sürekli yiyorum. Önceden yediklerim yaramıyordu şimdi fazlasıyla yarıyor. Akşam yaptığım tarçınlı kek ve yanında çilekler.... Eve gideyim bir an önce de çilekleri yiyeyim diye zaman sayıyorum, kek yanımda onu yiyorum bir yandan o yüzden onda gözüm yok... Off offf çok fena oldum ben...


Rüzgar Gibi Geçti....



Dün doğum günümdü ve çok keyifli güzel bir gündü... Ama çabuk bitti bu kısmını hiç sevmiyorum...

Fotoğraftaki çiçekleri canım babacım almış doğum günüm için.

Gündüz iş yerinde arkadaşlarımla kutladık benim için 3 katlı çilekli pasta yapmışlardı hmm yummyyyy çok lezizdi. O kadar lezizdi ki herkes pastasının son lokmalarını hüpletirken olamaaaaaz fotoğraf çekmedik diye yakınmaya başladım ama olan oldu foto falan yalan oldu yemekten kendimizden geçtik. Çok lezizdi buradan kuzuma tekrar teşekkürler :):):)

Akşam iş çıkışı annemlerdeydik hepimiz orada toplandık, bir tek canımcım kardeşçim yoktu ama bu seferki son bundan sonrakilerde hep oda olacak, hem seneye bir arada olacağız hem de ben bu kez kucağımda Mai ile mumları üfleyeceğim. Bu arada annemde pastamı yapmıştı. Ayyyy o da çok lezzetliydi bu seferki frambuazlıydı ve şaşkın ben yine fotoğraf çekmeyi unuttum...

Ayrıca gün içerisinde senin bebeklerin'den sevgili Dilek arayarak doğum günümü kutladı. Çok şaşırdım ve çoook sevindim. Buradan da tekrar teşekkür ediyorum... :) Sevgiler....

Tombul Yanak....

27 Şubat'ta rutin Dr kontrolümüzdeydik... Kızımla bakıştık el sallaştık bitirdik muayeneyi :) Bu kontrolleri Dr sıklaştırsın daha fazla göreyim derken, herşey yolunda gittiği için Dr'umuz 4 hafta sonra için çağırdı bizi. Çok şükür herşey yolunda ama artık bu kontrolleri sıklaştırması gerekmiyor muydu yahu :)

Sonradan dönüp baktığımda kendime notlar bırakmış olayım diye ufak ufak notsal yazılar eklemeye karar verdim.

Kontrolümüzde herşey çok şükür yolundaydı. Canım bebeğim 1,205 gr olmuş. Dr olması gerekenden 1-2 gün önde gidiyor dedi. Ben ise +21 ile olmam  gerekenden kaç gün önde gidiyorum Allah bilir :) Ama hiiiiiiç şikayetim yok halimden ve +21'imden memnunum :)

16 Şubat 2010 Salı

Söyleyemezsem Yazarım.....



Perşembe günü sevdiceğin doğum günü... Kendisi alacak diye korktuğumdan birinci hediyesini erkenden verdim. İkinci hediyesini de İzmir üzerinden bekliyorum az kaldı yola çıkıyor inşallah bir aksilik olmazsa :) Doğum günüsünden sonra ayrıca eklerim görselleri...

Şimdi ki derdim ne yapmalı ne etmeli bu ilk evli doğum günüsünde....

Aslında planım hafta sonu tüm arkadaşlarınında olacağı bir organizasyondu ama malesef eşimin annesi hafta sonu için akşam birlikte yemek yiyelim hem doğum gününüde kutlamış oluruz diye bana değil eşime söyleyince benim planladığım program hooooop suya düştü. Niye suya düştü, sabah görüşseydiniz yada başka güne alsaydınız falan demeyin sakın :( olmadı işte, başka günler olmadı söz konusu akşam yemeği için. Diğer günlerde arkadaşların bir araya gelebilmesi için uymayınca düşündüğüm program tamamen yattı!

Şimdi ben düşünüyorum Perşembe günü manita beye neler yapabilirim acaba diye.

Programım ve planladığım şeyler gerçekleşemeyeceği için bana da kal geldi. En iyisi sizlere yazayım da belki biraz içim açılır arada da güzel fikirler çıkarsa bende şekillendirip değerlendiririm belki diye düşündüm...

Haydi bakalım yazdım belki açılırım :)

5 Şubat 2010 Cuma

Napolyon Bunlar Napolyon....!

Gözümde dönüp duruyordu epeydir koca koca napolyon kirazlar.... Aşermek diye birşeyin bilimsel olarak olmadığını okumuştum çoğu kere ama benim canım hamilelik dışında da sürekli birşeyler istediği için aşermek dışı bir durumdu bu aslında :) [bu huyum yüzünden gecenin 4'ünde kalkıp un helvası yaptırdığımı ve sahurda kısır yapıp yediğimizi bilirim]

Uzundur da kiraz da kiraz diye çıldırmıştım. Canım arkadaşım bugün dayanamayıp, İstinye Park'ta bulunca almış. Afiyetle yedim, yarasın elma şekerime, kiraz kiraz dudakları olsun diye diye.

İnsanın sevildiğini, değer verildiğini bilmesi ne kadar güzel birşey... Ve ne kadar şanslıyım ki etrafımda beni gerçekten seven insanlar var. Yalansız, riyasız, çıkarsızca yanımda olan, bana hep destek için uzanmış elinin olduğunu bildiğim canlarım var. Şanslıyım, şükrediyorum... Sizi seviyorum... :o)


28 Ocak 2010 Perşembe

Artık Daha İyiyim...

Zehirlendim :( Hamilelik öncesi çokca başıma geldi aslında zehirlenme olayı. Boğazıma hakim olamam hep yerim herşeyi yerim sonunda da zehirlenirdim. Ama bu kez durum farklı. Çok korktum, kendimden değil elma çekirdeğimin etkilenmesinden çok korktum...

Allah'a şükür herşey yoluna girdi ikimizde iyiyiz. Dinlendik ve bugün işe gelebildik.

Zehirlenmemin sebebi kırmızı et. Burger Kingde yediğim whopper köftesi :( Burger King'e o gün itibariyle tövbe ettim zaten. Benim başıma bu olay geldikten sonra etrafımdan duymaya başladım ki burger king bu konuda oldukça mimliymiş. Çok zehirlenen varmış onun  yemeklerinden. İlla fast food yiyeceksende mc donalds ye bari daha sağlıklı koşullarda hazırlanıyor dediler. (bilemem ne derece doğru ama ben bu ara uzağım zaten fast fooda)

Yatıp, dinlendiğim günlerde ne güzel yağdı kar, ne güzel oldu her yer bembeyaz, tertemiz. Üzerinde yatıp yuvarlanamasam da, dayanamayıp alıp alıp ağzıma atamasam da, kızaklı kızaksız kayamasam da, öylece uzaktan, yattığım yerden usul usul seyrettim yağışını.

Şimdi de sizleri ziyarete geliyorum... Herkese sağlıklı günler diliyorum artık ilk önce :) sevgiler....





12 Ocak 2010 Salı

5 Ay + 1 Gün + 15 Kilo

Fazla söze ne gerek... Elma çekirdeğimiz ve annesi... ;)




Pratik Açma



Hamur kızartmasını çok severim, her gün olsa üşenmem yapar afiyetle yerim. Hafta sonu da ekmek almaya çıkmışken hamurda aldım yine kendimi tutamayıp :S Eve geldikten sonra da yok artık yememeliyim (kilo yüzünden dr söyleniyor sonra) diye kendime telkinler vermeye başladım. Tam kendimi ikna ettim ki bu sefer de eee ne olacak bu hamur ziyan mı olsun diye düşünürken pratik açma tarifi aklıma geldi. Attım hamuru benim küçük hanıma, içerisine de yarım paket margarin (oda sıcaklığında), biraz da un ekledim ve yoğurmasını bekledim. Sonra hamuru 1 saat kadar buzdolabında beklettim ve elimle ponçik gibi şekiller vererek dizdim tepsiye. Kimine peynir koydum, kimine zeytin ezmesi, kimi de sade kaldı. Sonra attım 180 derece fırında 20 dakika pişirdim. Kolay ve zahmetsiz oldu ve sevgilinin sabah atıştırmaları da hazırlanmış oldu. Sizlere de afiyet olsun... ;)

11 Ocak 2010 Pazartesi

En Sonunda Avatar...





Geçen hafta havuz günlerimden birisini çaldık ve kocayla nihayet yer bulduğumuz Avatar'a gittik. Na'vilerin temizliği, saflığı, ikranlar ve tabii toruk macto'nun etkisine girmemek mümkün değildi benim bünyede :) Birde insanların aslında ne kadar zalimleşebildiğini birkez daha aklıma soktu film. Görsellik dışında aslına bakarsanız çok da abartılacak bir film değildi bence. Evet konu vasat, klişe, bla bla bla ama keyifle izlettiriyor kendisini.

3 boyutlu izlememiş olsam tabii bir anlamı olmayacaktı. 3 boyutlu film izlemek hakikaten keyifli birşey, zırt pırt gözümden düşecek diye huylanıp ittirdiğim gözlükler dışında :) Gözlüklerimden kurtulalı 2 yıl oldu, bu kadar zaman sonra onları takınca bir tuhaf oldum, burnumun üzerinden işaret parmağımla gözlüğü itip durdum tamamen istemdışı olarak :)


Demem odur ki halen benim gibi izlemeyen kaldıysa 3 boyutlu sinemalardan birisinden yer bulsun ve kapsın sevdiceğini yada yanında sevdiği başka bir çiçeği, böceği gitsin sinemaya, izlemedim demesin. Gitmek, görmek lazım tabii. :)

Bu arada gelecek filmler içerisinde gösterdiği 3 boyutlu çizgi animasyon ve Tim Burton'ın Alice Harikalar Diyarında filmini de 4 değil 14 gözle bekliyorum bakalım.

7 Ocak 2010 Perşembe

Sunshine Award






Sevgili BalBöcükleri'ne çok teşekkür ederim beni de ödüllendirmiş...

Bende bu turuncu kasımpatıyı hemencecik yolluyorum, sevgileeeeeeer....



Egemen'li Hayat

Prima Rima

Peri'nin Marifetleri

senin bebeklerin

Yemekbahane

Hünerli Bayanlar

5 Ocak 2010 Salı

FoOoOoŞşŞ! CuUuP CuUuP CuUuP.....




Hamilelik sporuna bugün start veriyorum yetti gari... Doktorum hamilelik yogası fasarya illa yapacaksan evde kendin yap spor merkezine yada derse gitmene gerek yok deyince geriye sadece yüzme kaldı. Doktor yüzme için kesinlikle yap diyerek tavsiyede bulununca da geriye bu sefer sadece merkezi bulup kayıt yaptırmak kaldı.

Merkezi bulduk evimize de yakın oldu, iyi oldu hatta tam süper oldu... Sevdicekle gidip kayıt yaptırdık ve bu akşam nihayet tembellikten sıyrılıp gidiyorum... O yüzücü mayolarından ve hamile bikinisi, mayosu diye çıkarttıkları gıcık kostümleri gördükçe dellendim, sadece bonemi aldım mevcut bikinimi de giyip yollara düşüyorum hayırlısıyla :) Tesis ve ilk gün hakkında ki izlenimler ilerleyen günlerde artık... Şimdilik öptük sizleri en koccamanından (kızımla) :=)

4 Ocak 2010 Pazartesi

Keyifli Geceden Notlar...

Bu yıl arkadaşlarla bizde toplandık. İlk yeni yılımızı da kendi evimizde geçirmiş olduk. Mesaimiz yarım gündü işten çıkıp önce dr kontrolüne (maşallah herşey yolunda) oradan da doğruuuuu eve mutfağa :) Biraz ben, biraz arkadaşlar, biraz sevgilim ve işte herşey hazır.... Tek üzüldüğüm durum, likörde pişirdiğim elmalarımı pişerken  unuttuğum için elma püresi haline gelmeleri oldu :) Ama o haliyle bile renkleri ve tatları harikaydı. ;)

Uzun uzadıya bişi yazmaya gerek yok fotoğraflar anlatsın kendilerini :) yemek içmek fasıllarından sonra fotoğraf çekmeyi unutmuşuz onu farkettim fotoğrafları ayırırken :)

Yemekler yendi uzun uzun, sohbetler edildi tatlı tatlı, drinkler yudumlandı yavaş yavaş. Saatler 00:00 oldu öpüşüldü ve oturuldu ağacın altına hediyeler açıldı, bir daha öpüşüldü, gülündü, eğlenildi. Evdeki çocuklar uyutulduktan sonra oturuldu masa başına başladı oyunlar :) Çok güzeldi, çoook eğlendik...



2010 inşallah adı gibi 10 numara ve herkes için musmustlu bir yıl olur... (Fotolarda masada orta yer tavuk dolması için ayrılmıştı. :) )




Mimlenmişim....

Balböcükleri Serpil mimlemiş beni, blog alemine gireli çok olmasa da ilk mimimi aldım. (boyumun ölçüsünü aldım der gibi oldu ama.) Teşekkür ediyorum ve geçiyorum yanıtlara...

* 2009'a girerken ne dilediniz? Sonuç ne oldu?

Geçen yıl o zamanlar kafam epey güzel ve leylaymışım şimdi düşününce anımsıyorum :) Sevgili yanımdaydı ona kocaman sarılıp, mutluluk ve huzur istemiştim.

Sonuç; mutluyum, huzurluyum, sevdiklerimleyim ve şükrediyorum.

*2009'da sizi en mutlu eden şey neydi?

Sevdiğim adamla evlenmiş olmak veeeeeeeee elma çekirdeğimizin bize geleceğini öğrenmemiz.


*2009'da sizi en çok üzen şey neydi?

Kına gecemde olanlardı galiba. Çok manasızca da olsa sadece o gün döktüğüm göz yaşımı hatırladım şimdi düşününce.


*2009 sizce ne renkti? ve neden?

Sarıydı aradaki ufak tefek gri kırçılları saymazsak. Işıl ışıl güzelliklerle ve keyifle dolu bir yıl olduğu için.


*2009'u tek bir cümleyle anlatabilir misiniz?

Güzel düşlerimin gerçekleştiği yıl.


*Yeni yıl hediyesi olarak ne almak isterdiniz?

Özel birşey düşünmemiştim ama minik elma şekerim babası aracılığıyla hediyesini gönderdi :) Yettiiiii yettii de arttı :)


*Gece saat 12:00'de dileğiniz ne olacak?

Dileğim yine mutluluk, sağlık ve huzur oldu. Bu sefer en başta kızım için ;)




Rengarenk Kurabiyelerim....

Son yıllarda yılbaşılarımın olmazsa olmazı renkli kurabiyeler bu yılda yapılmalı ve sofrada yerini almalıydı. Bu yüzden attım kendimi iş dönüşü 30 Aralık'ta mutfağa. Geçtiğimiz yıllar uğraş didin şeker hamuru ile kaplardım üstlerini, jelatinle sarar, renkli kurdelelerle süsler, ciciş biciş kutulara yerleştirip sevgiliye verirdim :)

Bu sene kolaya kaçtım şeker hamuru yerine direk hamurları gıda boyası ile renklendirdim, sonra kalıplarla kestim, pişirdim, Dr.Oetker Süsleme Glazürü ile de süsledim ve mis gibi yedik. İşte fotolar ve işte tabii tarifi.



Yapılışı çok kolay, tabii ben yoğurma işini yine bizim küçük hanıma yaptırdım.

2 yumurta sarısı, 100 gr tereyağ, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 su bardağı pudra şekeri, 3 su bardağı un, 1 paket vanilya, 1 tatlı kaşığı toz zencefil (bende kalmamıştı yerine mahlep koydum miss oldu.) ve birazcık da süt ekleyip yoğurdum. Kıvamına gelince, ben 3 renk kullanacağım için hamuru 3 parçaya ayırdım ve her birine 1'er çay kaşığı gıda boyası katarak ayrı ayrı yoğurdum ve yaklaşık 1 cm kalınlığında açarak kalıplarla kestim ve yağlı kağıt serili tepsiye dizip 180 derecede ısıtılmış fırında 10 dakika kadar pişirdim.