30 Aralık 2013 Pazartesi

Artık Bit 2013 ...

Belki 2013'ün bir özeti bu yazı ama aslında Dedem için kaleme alındı...

2013 ne kadar zor geçti, ne kadar sıkıntılı, ne kadar yorucu.
Kötü haberlerle doluydu hep sanki ve kayıplarla.

Hepimizin tanıdığı halka mal olmuş kişiler dışında sevdiklerimizi kaybettik. Eniştemizi, Koca Dayımızı, çocukluğumuzun hatıralarında güzel yerlere sahip Komşu teyzemizi ve yıl biterken Canım Dedemizi. (20.12.2013)

Kötü haberler aldık, bu haberlerle sınandık. Canım babam hiç aklımıza getirmek istemediğimiz o kötü hastalıkla tanıştı, tanıştık. Şok olduk o kadar kısa sürelerde oldu ki bunlar şok etkisini sürdüremedik bile hemen aksiyon almaya başladık. Gırtlak kanseriydi ve hemen müdahale edilmesi gerekiyordu.
Hergün bir sürü birbirinden farklı doktorla görüştük tam karamsarlığa kapılacakken Allah o 2 güzel insanı çıkarttı karşımıza hemen ameliyat oldu babam. Sesini kaybetti ama bizimle birlikte, yanımızda, yanıbaşımızda ya işte bu herşeye bedel. Varsın sesi olmasın ne farkeder kendisi bizimle daha ötesi mi var. Allah'ın izni ve doktorlarımız Nazım Korkut ve Hakan Gülen sayesinde huzurluyuz artık. Kalan sıkıntılarımızı da inşallah tez vakitte savuracağız.

Hastalıklar, kayıplar dışında şimdi dönüüp baktığımızda sıkıntı yaratmayan ama yaşadığımız anda çok sıkıntı yaşadığımız şeylerde oldu. 2 numaranın başına gelenler ah yavrum. Şu yaşında kolunu yaktı baştan sonra sıcak çayla, yaktı diyorum ama kendisi yakmadı elbet. Sonra ablayla oynarken olmayacak şey  oldu kolunu da kırdı. Ah yazın hemde yazlıkta akşamın vakti neler yaşadık. Hepsi telafisi olan şeylerdi çok şükür ama oğlan biraz talihli galiba baksana hepsi onu buluyor.

İş hayatı monoton desem değildi, heyacanlı desem değildi, çok şükür diyelim 2014'de daha iyilerini bekleyelim. istiyorum-olsun!!! Tabii hepimiz iş konusunda bu kadar iyi bile değildik ama biliyorum yeni sene herşey daha güzel olacak İNŞALLAH.

Sene biterken sıkıntılı bir haber daha aldık. O kötü hastalık yine etrafımızda dolanıyor. Eniştemiz hasta ama Allahın izniyle herşey yolunda gidecek yeni ayda güzel haberleri alacağız.

Ve Dedem, canım Dedem. Babamın babası Dedem. Annemin babasını hiç görmemiştim annem daha evlenmeden vefat etmiş dedem. o yüzden 1 tane dedem oldu hep şimdiyse artık bir dedem yok.
Öyle garip ki çocukluğumun ana karakterlerinden birisiydi şimdi yokya sanki bu kayıplarla o çocuklukta kayboluyor gibi.
Bundan sadece birkaç ay önceydi, ortanca eniştemizi kaybettiğimiz ilk bayramdı, hepimiz halamın evinde toplanmıştık bayramın ilk günü. Tam apartmandan içeri girerken söylemişti kardeşim dedeme konan mide kanseri teşhisini.
Dedemi en son gördüğümde Eylül ayı bitiyordu çocuklarla beraber gittik yanına hala ayakta hala her işini kendi görüyordu ama tabii çok yoruluyordu. Israrla her ezan vakti namazını kılmak için camiye gidiyordu evde kılsana diyen kimseyi umursamadan. Alışmıştı çünkü, o hep güçlüydü, her işini hep kendi görürdü. benim oğlan bütün gün dedemin bastonu elinde evin içinde atçılık oynayarak koşturdu dedem hiç ses etmedi namaz kılarken önünden geçmesi dışında :) Oğlan gelip dedemin ona kızdığını anlatıyordu çat pat konuşma haliyle. -Dedee abiş hııııııı-
Çocukları dedeme hep huysuz hata bazen aksi derlerdi beşkide öyleydi bilmem ama ben hiç şahit olmadım, hiç yaşamadım.
Çocukluğum her yaz dedemlerde geçti rahmetli babaannem, dedem, amcamlar, halamlar, yengem. Tatil oldumu soluğu orada alırdım, yok başka şehir değil İstanbul'daydılar Ümraniye'de ama işte çocuktum ne keyifti orada olmak. Dedemin hiçbir kötü sözüne, kötü tavrına yada suratına şahit olmadım. Hep sevdi beni, bizi bilirim. Ben oraya gittiğimde hemen çokokrem alırdı bana bilirdi çünkü çok severdim. Çocukluğum ve ergenliğim hep çaydan uzak geçti sevmezdim hala da bayılmam ama içiyorum işte. Ama dedemin yaptığı çay çok güzel olurdu hep ve ben hep içerdim hiç istisnasız. Nasıl yapardı izlerdim öğreneyim bende yapayım diye ama ıı-ııhh olmazdı onun çayının bir başka lezzeti vardı. eli lezzetliydi belkide hep deriz ya sevgisini katıyordu içine :)
Birde her kurban bayramı hemen bir kavurma yapardı kurban etinden. Eti de çok sevmem yoksa aramam ama bayramlarda o kavurmaya dayanamaz patlayana kadar yerdim ve onuda kimse dedem gibi yapamazdı. Hala yapamıyor kimse dedem gibi.
Ben yazları dedemlere giderken ailenin benden sonra gelen torun yeğen 2 numarası kuzende gelirdi yanıma birlikte oynardık azar kudururduk evi yakındı o akşam dönerdi. Dedem karayollarında çalışıyordu daha emekli olmamıştı bizi arada yanında götürürdü. karayolları inşaatlarında dozerlerde gezerdik kuzenle beraber. Canım dedem hep dinçti, hep aslan gibiydi, hep heybetliydi.
Benim küçüklüğümde annemin bir fotoğrafını vitrinde görüp ne çok kızmış anneme Müge'nin fotoğrafını çektirip bana vermiyorsunuz diye hatta almış vitrinden fotoğrafı da koymuş cebine :) Annemler zor ikna etmiş onun ben değil kendisi olduğuna. Böyle parça parça bir sürü anı var aklımda ve gözümün önünde canlanan bir sürü sahne. Kurt hikayeleri, odun kesme yarışması maceraları ahh dedem ahh. Vefatından sonra sigara tabakasının içinden babamın küçüklük fotoğrafı çıkmış hepsi çok şaşırmış. Babamında söylediği gibi o hepimizi çok severdi gizliden gizliye olsada. Seni çok seviyorum Dedem, Nurlar içinde, cennet bahçelerinde, rahmetle uyu...

2 Aralık 2013 Pazartesi

Bir varmış bir yokmuş #blogfırtınası

Blog fırtınasına yakalanalım dedim... Her güne bir konu, her güne bir yazı.

Bir varmış bir yokmuş, ebel tükten bi tane doktor Mai varmış....
Doktor Mai'nin yardımcısı abiş varmış... (masal anlatıcısı burada kardeşi Kuzey'i kastediyor)
Birgün işe gitmek için evden çıkan dedesinin ayağının üzerinden araba geçmiş bir bakmışlar ayağı kanıyormuş. Hemen bana doktor Mai'yi çağırın demiş, aramışlar doktoru çağırmışlar. Doktor yardımcısı Kugiş'i de alıp hemen yola çıkmış.
Önce hasta dedesinin çorabını çıkartmış, kanları temizlemiş, krem sürmüş, bant yapıştırmış. Üzülme, korkma hemen iyileşeceksin demiş ve MUTU MUTU YAŞAMIŞLAAAAAR :)))

Her seferinde değişen bir çok hikaye hepsi de Mai'nin ağzından, öyle güzel, öyle mest edici ve öyle çok keyifli ki sanırım tarifi mümkün değil.
Heyecanla beklediğim yer, her masalın bitişi. Aniden masalı bitirişinin ve mutu mutu yaşamışlaaaaaar dediği anın delisiyim :)

Kuzey'in konuşmasını bekliyoruz bakalım o bize neler anlatacak diye <3


18 Kasım 2013 Pazartesi

Kara Tahta'dan Sanat Duvarı

Bir süre önce internette bir fotoğrafa rastlamıştım. Merdiven altında duvarın bir kısmı çocuklar için kara tahta haline getirilmişti. Çocuklar çizim, yazı vs için kullanıyordu. çok hoşuma gitti gördüğümde ve hemen evde en uygun duvarı gözüme kestirip ne yapacağımı kafamda belirlemeye başladım. :)
İnternette kısa bir araştırma sonrası malzemeleri temin etmek için dolanmaya başladım. Yapı marketlerde istediğim malzemeleri bir arada bulamayınca internet üzerinden sipariş vermeye karar verdim. Hayır yani gerekenlerde atla deve değil. 1 fırça, 1 de kara tahta boyası, tebeşir, silgi, süs püs yan ıvır kıvırlar.
Siparişlerimi buradan verdim ve ertesi gün tüm istediklerim eksiksiz ulaştı. Süper hızlı kargo oldu anlayacağınız.
Ben koridorun bir duvarını boyadım, 2 sıpanın birbirini yemeden rahat rahat oynayabilmesi için uzun bir duvar olması kararıma en büyük etkendi :) Birde eve girildiğinde gizli açıda kaldığı için gelenlerin ilk anda görmeyeceği bir duvar olması da diğer etken.
Duvar yaklaşık olarak 3 metre, 6 küçük kutu boya kullandım. (büyük boy kalmadığı için mecburen küçük kutulardan aldım.) Bu markanın kapatıcılığından oldukça memnun kaldım, her kullananda aynı yorumu yapmış zaten.

Boyama sıırasında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta 1 katı yatayda boyadıysanız 2.katı dikeyde boyamalısınız yada tam tersi. 2.kata geçmeden öncede 1.katın tamamen kuruduğundan emin olun aceleniz varsa alan ufaksa saç kurutma makinesiyle süreci hızlandırabilirsiniz.
Birde boyanacak alanı belirlemek ve düz bir hat oluşturabilmek için kenarlara bant çekmenizi öneririm, boya sonrası bant çıkınca daha temiz bir sonuç ortaya çıkıyor.

Duvarın boya öncesi, boya esnası ve boya sonrası durumu <3

Etrafına köpük kartonpiyerlerden geçmeyi planlamıştım ilk başta böyle boş durmasını istememiştim ama duvar üzeri kara tahta boyaması yapıldığında normal tahtalar gibi silgi yada kuru bezle silemiyorsunuz. Sileceğiniz bezin nemli olması önemli. Bu nedenlede silme işleminin kolay yapılması için kenarları açık bırakmaya kara verdim.

Ben araya başka işler girdiği için 2 güne yaydım boyama işinin tamamını. 2.gün akşam üzeri kullanıma açtık duvarı :)
Mai uyanır uyanmaz duvarın başına geçtiğinde söylediği ilk şey "Anne burası sanat duvarı mı olacak?" oldu :) Bu duvarda sanat eserleri yapacaklarını ve yaptıkları sanat eserlerini sergileyeceklerini söyledi, tamam dedik orası artık kara tahtalı sanat duvarı :) üzerine de yavruların yaptıklarını asmaya başladık bile.

Şimdi akıllarına estikçe geçiyorlar duvarın başına kendi kendine oynuyor, yazıyor, çiziyorlar. Arada kendileri dışında yakaladıklarını da duvarın başına geçirip resim çizdirmiyor değiller tabii. :)

27 Mayıs 2013 Pazartesi

yazsam

yazmak istiyorum, hergün kendime notlar alıyorum.
ama yok sonra oturup yazamıyorum...

bak kaç gün geçti ne kadar çok birikti, bekliyor yazılmayı... yazmak istiyorum yazmak.

16 Mayıs 2013 Perşembe

Kışkırtan Olmazsa Sakin Biri Olabilirim

Yok yok olabilirim değil yahu sakin biriyim kışkırtan yoksa.

Ama çok rica edeceğim basma be adam sende damarıma. Zaten canım sıkılmışken, dikkatimi dağıtmak için sence gereksiz ama benim için önemli olan şeylerle uğraşırken gelip o uğraştığım şeylere takılma, sataşma.

Ben mayanın yemini verirken, yanımda domates doğruyorsan bunun tadını çıkartalım. Tadını çıkartmak yerine yanımda durupta bana laf sokma. Uyandın çocuklardan önce mayanı besliyorsun deme mesela! Kahvaltıyı hazırlamadan önce mayanı besliyorsunda deme. Hadi bunları dedin 1 kere söyle, defalarca söyleme mesela! Hadi defalarca da söyledin sonra ben heyheylenip ayyy dediğimde beni kışkırtacak o lafları söyleme! İşi şakaya vur durumu kurtar mesela. Ama kalkıp "ayyy seninle de konuşulmuyor, hiç birşey konuşmak istemiyorum seninle" deme! Eğer söylüyorsan da bu cümlenin sonuna benim deliereceğimi hesaba kat. Sonra bende kışkırıp " bende seni görmek istemiyorum" dediğimde ne kadar çıldırdığımı anla ateşli körükleme daha fazla. Bazen sen sus, bazende ben susayım.

Ama ıı-ıhh olur muu? olmaz.

Sonraaaaa hoopp suçlu kim? Tabii ki ben. Çünkü ne dedim seni görmek istemiyorum dedim.

Neden söylediğimin o andan sonra önemi yok çünkü karşımdaki sadece ne söylediğime bakıyor, neden söylediğime değil!!

Ve ben derdimi de anlatamıyorum, sonra da anlatmaktan vazgeçiyorum. Ve yine kabahatli ben oluyorum!!!

Düşeceksek Böylelerine Denk Gelelim

Bilog,

Dün o kadar söylendim söylendim sonrasında güzel haberleri aldık hocamızdan.
Birkez daha şükrettim Allah'a karşımıza insan gibi insanı, vicdanlı doktorları çıkarttığı için.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Allah Hastalık Vermesin, Hastanelere Düşürmesin !!!

Sevgili Bilog;

Eğer paran yoksa öl diyen bir sağlık sistemi içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz son 3 gündür.
3 gün önce belli olan, başımıza musallat olan bir hastalık. Hastalığın ameliyatı sadece belli hocaların elinde. Hastalığın maddi kısmı da bu hocaların vicdanında sadece.
Hocanın 1'i 1.350 TL muayene ücreti ile kapıyı açıyor ve ameliyat için hastane hariç 60.000 TL istiyor. Ve en kötüsü bu hocaların hiç birisi artık üniversite hastanelerinde görev yapmıyor. (malum tam gün yasası) Sigortan yoksa cüzdanın da kabarık değilse öl git!!!
Hastalığın içindeyken gözün görmüyor ki vereyim yeterki yap ameliyatı diyorsun ama bilmiyorsun ki bu rakamlarla açılan kapıdan geçince seni başka neler bekliyor.
Şimdi ise bu ameliyatı yapabilecek daha insaflı hocalardan biriyleyiz çok şükür. İnşallah güzel haberlerini alacağız birkaç saat içinde. Sonrasında belki daha zor bir süreç bizi bekliyor ama olsun biz güçlüyüz, biz bir aradayız, biz birbirimizi seviyoruz ve ameliyatı yapmayı kabul eden bir doktorumuz var. Çok şükür...

14 Mayıs 2013 Salı

ARTIK

ben ağlıyorum...
ama o görmüyor...

o an anlıyorum ki artık yüzüme bakmıyor...